Please assign a menu to the primary menu location under menu

trekking

Dağcılık

Dağcılık nedir ?

20180725_171908

“Dağcılık özgürlüğün en mücadeleci yanıdır, manzaraya zirveden bakmak bu yüzden başkadır “

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Yaşamayan bilmez saatlerce, günlerce  uğraştıktan sonra, çok zorlu süreçleri ve engelleri geçip hedefe ulaşarak, zirvede oturup, etrafı zirveden seyretmenin verdiği mutluluğu , tarif edilemez bir duygudur.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Dağcılıkta zirveye çıktıktan sonra, başarıya ulaştıktan sonra alkışlayanınız olmaz. Dağcılık spordan ziyade vazgeçilemeyen bir  tutkudur ,aşktır. İnsana mücadele gücü verir. Karşılıksız yardımlaşmayı öğretir. İnsanda bir şeyi başarma duygusunu en iyi hissettiren spordur. İnsana başka hiçbir sporda yada bedensel aktivitede olmadığı kadar yüksek derecede bir özgüven verir. 

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

İnsanları dağlara çeken en önemli etkenler merak ve keşfetme duygusudur. Dağda ilerlerken sürekli olarak bir adım sonra neyle karşılaşacağınızı düşünürsünüz. İlerdeki tepenin arkasında veya zirvede karşılaşacaklarınızı düşünmek sizi devamlı ileri gitmeye zorlar. Attığınız her adım, çıktığınız her zirve sizin için bir keşiftir; oraya ilk ulaşan siz olmasanız bile !

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Dağdayken doğanın sunduğu güzelliklerin de tadına varırsınız. Temiz dağ havasının, her zamankinden daha yakın gözüken yıldızların, heykel tıraş elinden çıkmış gibi duran kaya ve buz oluşumlarının ve ayaklarınızın altında deniz gibi uzanıp giden bulutların. Her adımda karşınıza başka bir mükemmellik çıkar. Dağdan şehre geri dönerken zihninizin her zamankinden daha berrak olduğunu fark edersiniz. Fiziksel açıdan yorulsanız bile zihinsel açıdan dinlenmiş olarak şehre dönersiniz.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Dağcılığın en güzel taraflarından birisi de kalıcı dostluklar sağlamasıdır. Kişi dağdayken yanında zor şartlarda yardımına koşan birileri mutlaka vardır. Dağda kişi gerçekte neyse odur. Bu da dağcının partnerlerini bütün çıplaklığıyla tanımasını sağlar. Bir insanı dağa götürmek onu tanımanın en kestirme yoludur.

Gezgin Dağcı Ömer YavuzDağcılık birçok insan için kendini ifade etme biçimidir. Zirve yolunda karşısına çıkan güçlükleri aşabildiğini görmek, başkalarının zihinlerinde bile canlandıramadıkları şeyleri başarmak kişide bir çeşit macera, bir çeşit yenilmezlik duygusu uyandırır. Belki de insanları dağlara çeken bu duygudur. 

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Dağcı zorlukları aştıkça kendine olan güveni artar. Zirveye çıkarken seçilen yol ne kadar çetin, aşılan engeller ne kadar zor olursa, zirvede yaşanan mutluluk ve tatmin duygusu da o kadar büyük olur. Dağcıların kendilerine devamlı daha zor rotalar aramaları da bu yüzdendir.
Yapılan işin zorluğu, göze alınan riskin büyüklüğü korkuyu da beraberinde getirir. Fakat dağcının dağda hayatta kalmasını sağlayan da bu korkudur. Bazı insanlar dağcılığı doğaya karşı bir meydan okuma olarak görürler. Gereksiz yere risk alıp sonunda hayatlarını kaybederler. Doğru olan doğaya karşı olmak değil, onunla uyum içinde olmaktır. Dağcı herhangi bir dağın zirvesine ancak dağ izin verirse çıkabilir.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

 

Sınırlarını yükseltmek dağcının kendi elindedir. Bu sınırları belirleyen en önemli etken tecrübedir. Tecrübe kazanmanın tek yolu ise sık sık dağcılık faaliyetlerine katılmaktır. Ancak tecrübe tek başına yeterli değildir. Dağcının fizik kondisyonunu yüksek tutması gerekir.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Dağcılığın ön koşulu doğada yaşama becerisine sahip olmaktır. Doğada yaşayabilmek pek de kolay sayılmaz. Şehirde sahip olduğunuz medeniyetin kolaylıklarından bir anda vazgeçmek mecburiyetinde kalırsınız. Örneğin dağda tuvalet yoktur. Sıcak duş alma imkanı da yoktur. Doğadaki temel gıdalarınız artık makarna ve bulgurdur. Çünkü gezi boyunca bozulmadan kalan, en fazla enerji sağlayıp sırt çantanızı en az ağırlaştıran yiyecekler onlardır. Yazın çoğu dağda su bulamazsınız, suyu taşımanız gerekir. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür , bu kadarı bile yapılacak fedakarlığın boyutları hakkında bir fikir vermektedir.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz
Dağcılık yazın ve kışın kar-buz ve kaya tekniklerinin uygulanarak hedeflenen rotanın tırmanılmasıdır. Bu bazen bir kaya duvarı bazen buz kulvarı bazen de yürüyüş şeklindeki parkurlar olabileceği gibi bazen de zirve olabilir.

Kaya tırmanışlarında zirveler değil rotalar ön plana çıkar. Bu tırmanışlar çoğunlukla zirveyle sonuçlansa da önemli olan zirveye ulaşılıp ulaşılmaması değil, hangi yoldan zirveye ulaşıldığıdır. Çıkılacak rotalar genellikle 90 derece diklikte olan kaya duvarlarıdır. Kaya tırmanışı zor bir dağcılık dalı olduğu için özel çalışma gerektirir.

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz
Zirve tırmanışları ise tam bir planlama gerektiren bir ekip işidir. 8000 lik bir zirveye çıkmak için uzun bir planlama gerektirir. Ana kampın kurulması ileri kamplar için gerekli malzemeler yiyecek içecek derken tonlarca malzeme gerekir. Bazen bu malzemelerin ana kamplara taşınması için iki yüze yakın kişinin desteğine ihtiyaç duyulur. 

Gezgin Dağcı Ömer Yavuz

Başa dönecek olursak aslında dağcılık insanoğlunun yaptığı en zorlu sporlardan birisidir. Aynı zamanda da canlı seyircisi olmayan tek spor dalıdır.

İnsanın en güçlü duygularından olan merak duygusunun insanı neler yaptırabildiğinin de en belirgin halidir.

 

Nepal

Everest Base Camp Trekking Rotası

20171104_101436

     Everest Basecamp Rotası dünyanın en yüksek dağlarını (  Everest 8848m, Lhotse, Makalu, Ama Dablam, Nuptse ) , 5364 metredeki Khumbu Buz Çağlayanı’ndaki Everest Ana Kampını ,  dua çarkları ile çevrelenmiş tapınakları, köyleri ve donmuş nehirler ,Şerpa’ları ve eşsiz manzaraları barındırmakta.

Everest ortada Lhotse ve Nuptse arasından göğe doğru süzülmekte
6854 metre yüksekliği ile Ama Dablam
Everest yolu üzerinde bulunan tapınak ve dua çarkları
Everest Base Camp

Sagarmatha Milli parkı içerisinde filmlere konu olmuş Everesti, canlı olarak görmek  benim gibi dağcıların en büyük hayalidir .Bu hayali gerçekleştirmek adına 3 hafta sürecek bir plan yaparak Everest Base Kampına   (5364 metre) ulaşmayı hedeflemiştim.

4000 metreler  arkamda bulutların ardında Everest ve Ama dablam

Genelde rehber ve şerpalar eşliğinde,  gruplar halinde yapılan bu faaliyeti , sırt çantamı kendim taşıyarak kendi imkanlarımla ,  bireysel olarak gerçekleştirdim.

Engelleri aşıp hedeflediğim zirveye ulaşıp, eşsiz manzaranın keyfini doyasıya yaşadım.Everest haricinde yanında sigara tüttürür gibi duran Lhotse, basecamp rotası boyunca eşlik eden karizmatik dağ  Ama Dablamı keşfettim.

AmaDablam ve alt tarafında 4350 m rakımlı Dingboche köyü

Yürüyüş boyunca dünyanın en yüksek 5 dağından ilk üçünü Everest, Lhotse, Makalu görme şansım oldu. Bu manzara karşısında farklı duygular içinde kaldığım zamanlar oldu . Daha önce gördüğüm dağlardan ve görebileceğim herşeyden daha yükseklerdi.

3500 metrelerde ailesi ile birlikte yürüyen çocuklar

Everest base camp yürüyüşünü özellikle benim gibi sırt çantasıyla birlikte taşıyanların  kesinlikle hafife almaması gerekiyor . Her yaştan insanın yürüdüğü bu parkur 12-18 gün süren bir yürüyüşü içermekte. Küçük yaşlarda çocukları ,70`li yaşlarda insanları bile görmek mümkün. Yüksek irtifa hastalığını ve belirtilerini kesinlikle hafife almamak gerekli.4000 ve 5400 metrelerde kendim yaşadım bu rahatsızlığı. Yürüyüşte tanıştığım 2 kişiyi helikopterle aşağı indirdiklerini ve  rahatsızlananlara bizzat tanık oldum.

Yürüyüş öncesi  ilk olarak Kathmandu – Lukla uçak biletini , Turizm ofisinden Trekking için (TIMS) belgesini ve Sagarmatta Milli parkı  için giriş biletini almak gerekiyor. Uçak bileti biraz pahalı olsa da tek yönü 6 günde yürünebilen ve yolu olmayan bu dağ köyüne en kısa zamanda gitmenin en iyi yolu bu şekilde . Lukla havaalanı dünyanın en tehlikeli havaalanlarından bir tanesi olarak kabul edilmekte.Bu güzergahta çalışan uçaklar minik 14 kişilik pervaneli cinsten. Uçak bazen havada öyle sallanıyor ki yanınızdaki kişinin elini tutup  dua etmekten başka çareniz kalmıyor. En riskli kısım ise Lukla`ya iniş, daha önce kazalar pistin önünün bir anda bulutla kapanması ve uçağın pisti ıskalaması sonucu olmuş. Kaza oranının uçakların ve havalimanın modernize edilmesiyle çok düşmüş.Otobüsten kat kat güvenli diyebilirim .

lukla havalimanı ( 2850 metre )

12 günde gidiş-dönüş yaklaşık 150 km dünyanın en güzel manzaraları eşliğinde yürüdüm.2850 metrelerden 5550 metrelere kadar günde yaklaşık 7-8 saat inişli çıkışlı yürüyüş yaptım.Çantamı taşımak için Şerpamda , rehberimde yoktu. Kimi zaman yol boyunca tanıştığım kişilerle, kimi zamanda yalnız hareket ettim.  

Everest Base Camp yolunda 4000 metrelerde

Genel olarak sabah 6 da kalkıp, kahvaltı yapıp ve çantamı toparladıktan sonra saat 8 gibi yola koyulup , öğleden sonra 4 gibi bir sonraki kalacağım köye gidiyordum. Bu köylerde Lodge adını verdikleri evlerde konaklama, yeme içme gibi ihtiyaçlarımı karşılıyordum.Kaldığım bu yerlerde basit bir döşek yastık ve istediğin kadar battaniye veriyorlardı.

Basecamp rotası üzerinde bulunan köyler arasında araba yolu yoktu.Tüm taşıma işlemleri yürüyerek sırtta veya tibet öküzleri (yak) sırtında taşınıyordu. Kadın çocuk yaşlı demeden herkesin sırtında mutlaka birşeyler oluyordu.Buranın insanı çoğunlukla serpalardan oluşuyor, tibetliler ile nepalliler arasında bir halk. Serpalar tok gönüllüler ve son derece yardımseverler. İngilizce bilenler Guide olarak çalışmakta, Taşıyıcı Şerpalar ise Trekkingcilerin tüm eşyalarını ve  uçakla luklaya gelen her türlü malzemeyi yukarı köylere taşıyorlardı.

Yük taşıyan Yaklar ( Tibet Öküzleri )

Yolda tanıştığım birçok Şerpa oldu.Kimi 30 kg taşıyordu kimi daha fazlasını. 2500-5000mt yükseklikte bir iniş bir çıkışlı yolda yük taşımak hiç kolay değil.Yanlarında ne su vardı ne doğru düzgün kılık kıyafet,  içim burkuluyordu çoğu zaman .

Beni en çok etkileyen bu yolda dağ başında okula giden mis gibi üniformalarıyla çocuklar oldu.Yokluk ve tüm imkansızlıklara rağmen güle oynaya , zar zor yürüdüğüm yollarda saatlerce yürüyerek okullarına gidiyorlardı. Bakışları ve davranışları ile  kalpleri fethediyorlardı.

Everest karşı kahve keyfi yaparken

Umarım tekrar  bu güzel topraklara gelerek  farklı rotalarda yürüme şansım olur.

Kampçılık ve Doğa Hayatı

Kampçılık ve Doğa Hayatı

Kamp

Belirli bir zaman içerisinde , doğada şehir yaşantısından uzak bir bölgede çadır veya baraka kurularak konaklama yapılan faaliyetler bütünüdür. .Kimi zaman 1 gün kimi zaman aylarca sürebilir , burada esas olan yapılacak faaliyetin amacıdır.

Kamp faaliyetin amacı bir günlüğüne şehir yaşantısından kaçmakta , bir dağın zirvesine ( Everest gibi ) aylarca sürecek hazırlığın gerçekleştirilmesi için de olabilir. Bunun yanı sıra Eğitim Kampları , İzci kampları , yoga kampları gibi birçok kamp çeşitleri bulunmaktadır.

Genelde ortak amaç modern hayatın sıkıntılarından ve gerginliğinden kendisini bir an olsun kurtarmak ihtiyacı, insanları kampçılığa sevk etmektedir.  Kampçılık tarihi bugünkü durumunu Kuzey Amerika yerlilerine borçludur. Onların yaşam tarzları , asrın modern insanları tarafından günümüz kampçılığına adapte edilmiştir. Zamanla bir nevi spor haline gelen kamp hayatı, 1900’lü yıllarda Amerika’dan önce Avrupa’ya sonra bütün dünya ülkelerine yayılarak, bisiklet sporu ile bağlantılı bir şekilde gelişmeye başladı. İkinci Dünya Savaşından sonra bu gelişme hızlandı ve günümüzde dünyanın çeşitli bölgelerinde milyonlarca kişinin alakasını çeken bir spor haline geldi. Savaş sanayisinin yan ürünleri olan dört tekerlekli araba, hafif çadırlar ve uyku tulumları da kampçılığı teşvik eden hususlar olmuştur.

Kampçılar, kendi aralarında çeşitli gruplara ayrılırlar. Bazı kişiler, uzak yerde yalnızlık ararken, bazıları yaya olarak, bazı gruplar ise kayıklar veya motosiklet ile seyahat etmeyi isterler.
Kampçılığın yaygın olduğu memleketlerde, çeşitli yerlerde kamp bölgeleri bulunur. Bu bölgelerde bir kampta olması gereken her türlü alt yapı mevcuttur. Avrupa’da, bilhassa Batı Avrupa’da İkinci Dünya Harbinden sonra süratle gelişen kampçılık, kıtada kamu ve özel işletmelere ait binlerce kamp yerinin kurulmasına yol açtı.

Kampçılık da, kendisine has kuralları olan bir spordur. Bu kurallara uyulmadığı takdirde kampçıların büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacağı bir gerçektir. Bir kamp yerinin seçiminde ilk şart emniyet ve rahatlıktır. İdeal bir kamp yeri, suyu, kamp ateşi için lüzumlu olan odunu bol ve yüksek bir yerde,bataklıklardan ve uzun otlu bölgelerden uzakta olmalıdır. Kamp yapan grupların özelliklerine göre değişen malzeme ihtiyacı aşağı yukarı şu şekildedir: ilk yardım çantası, su kapları, su geçirmez kibritler, harita ve pusula, keskin bıçak, balta, el feneri veya lamba, testere, ip, güneş gözlükleri, güneş yağı ve herkes için ayrı birer uyku tulumu. Yemek için lüzumlu bıçak, çatal, kaşık, tabak ve küçük çelik bir tava. Kamp erzakı için de dondurulmuş et, tereyağı ve reçel ile kurutulmuş yiyecekler konserve idealdir.

Kamp hayatının kendisine has bir giyim tarzı vardır. Giyeceklerde aranan ilk özellik rahatlıktır. Kamp giyeceklerinin havadaki değişiklikler de dikkate alınarak seçilmesi lazımdır. Bir diğer ifadeyle her havaya göre giyilebilecek çeşitli elbiseler getirilmesi kişinin kamp hayatında rahat etmesini sağlar. Bir kampçının sağlığı ve rahatlığı önceden alınacak temizlik ve emniyet tedbirleri ile yakından alakalıdır. Bir bölgeyi terk etmeden önce kamp ateşinin söndürülüp söndürülmediğini kontrol etmesi ve artıkların gömülmesi veya belli bir yerde toplanması gereklidir. Yüzme sahalarının da temiz bırakılması yine uyulması gerekli tedbirlerin başında gelir. Kampçıların yiyeceklerini böceklerden korumak için itina göstermeleri, şüpheli suları kaynatmadan içmemeleri sağlıklarının devamı açısından son derece önemlidir. Yardım çantasının her zaman el altında bulundurulması da kampçıların uyması gereken hususlardandır.

Son yıllarda deniz kenarlarının çok kalabalıklaşması, denizlerin aşırı dercede kirlenmeleri, buralarda dinlenmek isteyenlerin kamp yapmasını zorlaştırmıştır. Buna karşılık ormanlık ve temiz havası olan yaylalarda karavan kampçılığı başlamıştır.Karadeniz, Akdeniz ve Ege bölgelerinde böyle yerler çok bulunmaktadır. İlk çağlardan beri Türkler hareketli bir hayat içinde olup, konar göçer idiler. Dağcılığa benzeyen bu hayat tarzı yerleşik hayata geçtikten sonra yaylaya çıkma şeklinde günümüze kadar devam etmiştir.

Doğa Yürüyüşleri

Doğa yürüyüşleri, adından da anlaşılacağı gibi doğada birkaç kişi veya gruplar halinde yürüyerek yapılan bir doğa sporudur. Günümüzde, insanların şehir hayatından bir nebze de olsa uzaklaşmak, hafta içi farkında olmadan depoladığı negatif enerjiyi atmak için sıkça yapmaya başladığı bu spor, gün geçtikçe kurulan doğa aktiviteleri gruplarıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Bu etkinliklerin sağlık açısından ve özellikle ruhsal açıdan bir çok faydası vardır.

Gruplar halinde yapılan etkinliklerle birlikte sosyalleşme, yeni arkadaşlıklar ve güzel dostluklar edinilmektedir. Doğa yürüyüşleri her ne kadar bir veya birkaç kişiyle yapılabiliyor olsa da en uygun olanı grup halinde yapılan faaliyetlerdir. Bunun için rotayı iyi bilen ve grubun yürüyüş temposunu belirleyen bir rehber gerekmektedir. Yine aynı şekilde yürüyüş esnasında grubun dağılmasını engelleyen ve rehberle sürekli iletişim halinde olan artçı olarak isimlendirilen bir kişi daha gerekmektedir. Yürüyüşe katılan katılımcılar bu iki kişinin söyledikleri ve talimatları doğrultusunda yürümelidirler. Rehber ve artçı telsizler yardımıyla kesintisiz iletişim halinde olmaları gerekmektedir. Etkinlikte sorumlu olan bu iki kişi doğada tecrübeli, teknik ekipman kullanabilen ve aynı zamanda olası bir kaza veya yaralanma esnasında ilk yardım uygulayabilecek kişiler olmalıdırlar. Dolayısıyla etkinliklerde GPS, ilk yardım çantası vb önemli ekipman ve malzemeleri bulundurmalıdırlar.

Doğa yürüyüşleri her ne kadar kolay gibi görünse de zaman zaman mevsimlere ve özellikle yürünecek olan rotalara göre zorluklar gösterebilir. Bu gibi hava durumu ve rotaya ait zorluklar hakkında etkinlik öncesi katılımcılara bilgi verilmelidir. Buna göre katılımcılar gerekli olan ekipman ve malzemeleri beraberlerinde getirmelidirler.

Giyim

Doğa yürüyüşlerinde giyim çok önemli bir konudur. Mevsim şartlarına uygun giyilmediği takdirde uzun yürüyüşlerde problemler görülmektedir. Bu sporu oluşturan ana etmen yürüyüş olduğundan haliyle en önemli ekipman ayakkabı olmaktadır. Bu sporda görülen kaza ve yaralanmaların en başında ayak burkulmaları ve incinmeleri yer almaktadır. Bu sebeple doğru ayakkabı seçimi esastır. Bileği saran, sert ve kaymayı önleyen tabanlı, nefes alabilir bir ayakkabı en ideal olanıdır. Günümüzde yüksek teknolojiyle üretilmiş outdoor ayakkabılar kolaylıkla temin edilebilir. Giyim konusunda ise iç katman ve dış katman olmak üzere mevsimsel kıyafetlere de dikkat edilmelidir. Özellikle nefes alabilen kıyafetler tercih edilmelidir.

Ekipman

Yürüyüşlerde giyim kadar ekipmanlar da önemlidir. Yürüyüş esnasında rahatsız etmeyecek ve özellikle sırtla temas eden bölümün hava akışının sağlanabildiği sırt çantaları tercih edilmelidir. Yürünecek olan rotaya göre baton denilen yürüyüş bastonları da kullanılabilir. Doğa yürüyüşlerinde çantada mutlaka olması gereken nesneler vardır. Yolun uzunluğuna ve rotadaki su kaynaklarına göre yeterli miktarda su alınması gerekmektedir. Mevsim şartlarına göre yedek kıyafetlerin olması önem teşkil eder. Etkinlikte tüketilecek besin maddelerinin, yine yolun uzunluğu ve rotaya göre yeterli miktarda alınması gerekmektedir.

Su

Doğa yürüyüşlerinde, özellikle yaz aylarında yürüdükçe vücudumuz terleme yoluyla fazlasıyla su kaybeder. Bu sebeple susuzluk hissi olmaksızın belirli aralıklarla su içilmelidir. Aksi halde suya ihtiyacı olan vücudumuz, başta omurilik olmak üzere vücudumuzun bazı bölgelerindeki suyu kullanmaya başlar. Bu da baş ağrılarıyla birlikte vücut direncini düşürmektedir. Bu durum da doğada istenmeyen kazalara ve yaralanmalara yol açabilmektedir.

Doğa yürüyüşlerindeki bir diğer ve en önemli konu ise doğaya olan sevgi ve saygıdır. Etkinlikler sırasında kesinlikle doğa kirletilmemeli ve ayak izleri dışında iz bırakılmamalıdır. Bu, doğanın bir parçası olan biz insanların gelecek nesillere tertemiz bir dünya bırakmak adına yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur. Unutulmamalıdır ki doğa bizden önce de vardı ve doğa, insanlığa yakmadan, yıkmadan, kirletmeden bırakmamız gereken bir mirastır.