Please assign a menu to the primary menu location under menu

Asya

Asya

Filipinler

20180106_121339

Filipinler  resmi adıyla Filipinler Cumhuriyeti , Pasifik Okyanusu’nun batısındaki coğrafyada bulunan bir Asya devletidir. Ülke irili ufaklı 7641  adet ada ve adacıklardan oluşmaktadır . Ülkeyi oluşturan Luzon , Visayas ve Mindanao isimli 3 büyük kara parçası vardır.  Ülkenin başkenti Malina , en kalabalık şehri Quezon City ‘tir.

Filipinler’in deniz komşuları kuzeyde Tayvan ve Çin , batıda ise Vietnam’dır.  Filipinler’i kuzeyde Luzon Boğazı , batıda ise Güney Çin Denizi çevrelemektedir. Güneyde ise, Celebes Denizi  ülkenin diğer adaları ile Endonezya’yı birbirinden ayırır. Filipinler’in batısında Filipin Denizi ve Palau bulunmaktadır .

 

Pasifik Deprem Kuşağı’nda yer alan Filipinler’de  ülkede deprem sıklığı ve yıkıcılığı fazladır. Ekvatora yakın yerleşim konumu, Filipinler’i tayfun felaketine eğilimli hâle getirmektedir. Bununla birlikte, ülke doğal kaynaklar açısından zengindir. Filipinler, dünyadaki biyolojik çeşitliliğin en fazla olduğu ülkelerden biridir.  Filipinler dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip 64. ülkesidir  .

Ülke yaklaşık 100 milyonluk nüfusuyla,  Asya kıtasının en kalabalık 8. ülkesidir. Dünyanın ise en çok nüfusu olan 12. ülkesidir. 12 milyon Filipinlinin yabancı devleterde yaşadığı tahmin edilmektedir.  Filipinliler bu yönüyle dünyanın en büyük  diasporalarından birini oluşturmaktadır.

Filipinler çok kökenli ve mozaik kültürlü bir demografik yapıya sahiptir. Tarih öncesi devirlerde, ülkedeki ilk yerleşimleri Ön Avustralya ırklarından olan  Negritoların başlattığı düşünülmektedir. Bu boyun başlattığı göç hareketini, diğer Avustronezyan ırktan  olan boylar takip etmiş ve Filipinler Avustronezyan ırk için yeni bir yerleşim alanı olmuştur.

Ülke topraklarında tarih boyunca, Çinliler ile Malay ,Hint ve İslami kökenli hanedanlıkların egemenlik savaşı hüküm sürmüştür. MS 900-1521 yılları arasında ise Filipinlerde Datu , Rajah , Sultan ve Lakan boylarının kurduğu devletler hüküm sürmüştür.

 

1521’de Filipinler’e Ferdinand Magellan’nın gelmesi , ülkedeki İspanyol  sömürgeciliğinin başlangıcı olmuştur. 1543’te İspanyol kâşif Ruy Lopez de Villalobos takımadalara İspanyol kralı II Felipe’nin onuruna Las Islas Filipinas adını vermiştir. Seyahatine  Meksika ‘dan başlayan ,  1565’te takımadalara ulaşan Miguel Lopez de Legazpi , buradaki ilk İspanyol yerleşimini kurmuştur. Filipinler 300 yıldan fazla ,İspanyol  İmparatorluğu’nun bir parçası olarak kalmıştır. Bu durum, ülkede Katolikliğin baskın hâle gelmesiyle sonuçlanmıştır. Bu dönemde, Manila Şehri  Asya ve Amerika kıtaları arasındaki ticaretin yönetildiği bir stratejik merkez hâline gelmiştir.

19. yüzyılın bitimiyle son dönemlerinde; Filipin Halk Uyanış Hareketi hızlı bir şekilde genişlemiştir. Bu hareket sonucunda ilk Filipin Cumhuriyeti kurulmuştur. Ancak bu devlet uzun ömürlü olmamıştır . Filipinlilerin bağımsızlık isteğine karşı Amerika Birleşik Devletleri bu ülkeye savaş ilan etmiştir. Savaş sonunda ABD’nin kesin galibiyeti ile sonuçlanmış, savaşta yaklaşık 1,5 milyon Filipinli hayatını kaybetmiştir. Bunu takip eden yıllarda, ülke Japon işgaline uğramıştır. Ancak Birleşik Devletler, takımadalardaki egemenliği yeniden sağlamıştır. Ülkedeki Amerikan egemenliği 1945’e kadar sürmüştür. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Filipinler’in bağımsızlığı dünya devletleri tarafından tanınmıştır. Bu zamandan beri, ülkede kargaşalı bir demokrasi deneyimi sürecine girilmiştir.

BoracayFilipinler

Boracay

20180106_121129

Boracay Adası, yalnızca Filipinler’in değil, tüm dünyanın en popüler adalarından biri.Boracay Adası, dünyanın en iyi plajları listelerinde her sene üst sıralarda yer almakta.

Son olarak 2015’te Tripadvisor tarafından yeryüzünün en iyi plajı seçilmiş.Göz kamaştırıcı bir beyazlığa bürünen kumlar, turkuaz mavi deniz, plaj boyunca yan yana dizilmiş ve denize doğru uzayan hindistan cevizi ağaçlarının gölgesinde güneşlenme imkanı, eğlence ve alışveriş olanakları bulunmakta.

Harita üzerinde küçücük bir yer kapliyor gibi gözüksede , kilometrelerce uzunluktaki kumsallarıyla bulunmakta.

Burayı ziyaret etmek herkesin hayali oldugu gibi benim de en büyük hayalimdi.Bunu gerçekleştirdigim için çok mutlu olduğumu iletebilirim.

Dünya çapında, kumsalları ve deniziyle tropik bir cennet olarak adlandırılan, Filipinler’in en meşhur adalarından olan Boracay, ister balayı tatili düşünün, ister gece hayatına akıp eğleneceğiniz bir tatil, ister aktiviteleriyle gününüzü dolu dolu geçireceğiniz , beklentilerin hepsini fazlasıyla verecek zenginliğe sahip bir ada.

Puka beach boracay merkeze yürüyerek 1 saat uzaklıkta olan bu plaj boracayin populer plajlarindan birtanesi.

Bulabog Beach Boracay Adasinin rüzgar ve kite sörf bölgesi.Türkiyede Çeşme Alaçatıya benzedigini iletebilirim.Benim bulunduğum zamanlarda Adanın bu plajinda rüzgarsız gün yok gibiydi.Sabahtan akşama kadar günün her saatinde sörf yapanları görmek mümkün. Izlemek bile çok keyifliydi, sörf yapmak kimbilir nasil heyacan vericidir. Denemek isterdim ama dizimdeki sıkıntıdan dolayı malesef cesaret edemedim.Bu plaj da öğrenmek isteyenler icinde bircok işletme bulunmakta.
Hatta Bulabog Beachte birkaç işletmenin önünde bayrağımızın dalgalandığı gördüm.Çok ama cok gurur vericiydi uzaklarda bayrağımızın dalgalandığıni görmek .Ögrendimki bazı sörf okullarında türk hocalarda çalışmış

Boraçayin güzel yanları olduğu gibi , kötü tarafları da bulunmakta😔
Çoğu zaman oldugu gibi gittigim yerlerde ulaşımı yürüyerek sağladığımdan güzel plajları ararken , yerel halkın yaşadığı yerleri görme fırsatı yakaladım.Halkin büyük bir bölümü çok fakir , aylık kazançları 200-300 $ arasında açlık sınırında yaşıyorlar.

Çoğu derme çatma baraka tarzinda evler yaşam mücadelesi vermekte.Turistik tesislerin yakın olan bu yerlerde tam sefalet sözkonusu. Bunu rağmen guleryuzlerinden hiç vazgecmiyorlar.Yalniz başıma dolaşmanın buralarda tehlikeli olduğunu öğrenmiştim. Zira filipinlerin genelinde isyeri market otel gibi yerlerde silahli pompali tufekli muhafizlar bulunmakta.Hirsizlik epeyce yaygin , kaldigim hostelde de dogru düzgün kilitli dolap olmayinca malesef bütün param ve degerli esyalarimla geziyorum😣

 

Herşeye rağmen buranın çocukları insanlari cok renkli😊

Cocuklarin çoğu sokak basketbolu oynamakta , epeycede yaygin. Bi ara aralarına karışıp basketbol oynamak , eğlenmek yorucu günümün en güzel tarafıydı

Nepal

Everest Base Camp Trekking Rotası

20171104_101436

     Everest Basecamp Rotası dünyanın en yüksek dağlarını (  Everest 8848m, Lhotse, Makalu, Ama Dablam, Nuptse ) , 5364 metredeki Khumbu Buz Çağlayanı’ndaki Everest Ana Kampını ,  dua çarkları ile çevrelenmiş tapınakları, köyleri ve donmuş nehirler ,Şerpa’ları ve eşsiz manzaraları barındırmakta.

Everest ortada Lhotse ve Nuptse arasından göğe doğru süzülmekte
6854 metre yüksekliği ile Ama Dablam
Everest yolu üzerinde bulunan tapınak ve dua çarkları
Everest Base Camp

Sagarmatha Milli parkı içerisinde filmlere konu olmuş Everesti, canlı olarak görmek  benim gibi dağcıların en büyük hayalidir .Bu hayali gerçekleştirmek adına 3 hafta sürecek bir plan yaparak Everest Base Kampına   (5364 metre) ulaşmayı hedeflemiştim.

4000 metreler  arkamda bulutların ardında Everest ve Ama dablam

Genelde rehber ve şerpalar eşliğinde,  gruplar halinde yapılan bu faaliyeti , sırt çantamı kendim taşıyarak kendi imkanlarımla ,  bireysel olarak gerçekleştirdim.

Engelleri aşıp hedeflediğim zirveye ulaşıp, eşsiz manzaranın keyfini doyasıya yaşadım.Everest haricinde yanında sigara tüttürür gibi duran Lhotse, basecamp rotası boyunca eşlik eden karizmatik dağ  Ama Dablamı keşfettim.

AmaDablam ve alt tarafında 4350 m rakımlı Dingboche köyü

Yürüyüş boyunca dünyanın en yüksek 5 dağından ilk üçünü Everest, Lhotse, Makalu görme şansım oldu. Bu manzara karşısında farklı duygular içinde kaldığım zamanlar oldu . Daha önce gördüğüm dağlardan ve görebileceğim herşeyden daha yükseklerdi.

3500 metrelerde ailesi ile birlikte yürüyen çocuklar

Everest base camp yürüyüşünü özellikle benim gibi sırt çantasıyla birlikte taşıyanların  kesinlikle hafife almaması gerekiyor . Her yaştan insanın yürüdüğü bu parkur 12-18 gün süren bir yürüyüşü içermekte. Küçük yaşlarda çocukları ,70`li yaşlarda insanları bile görmek mümkün. Yüksek irtifa hastalığını ve belirtilerini kesinlikle hafife almamak gerekli.4000 ve 5400 metrelerde kendim yaşadım bu rahatsızlığı. Yürüyüşte tanıştığım 2 kişiyi helikopterle aşağı indirdiklerini ve  rahatsızlananlara bizzat tanık oldum.

Yürüyüş öncesi  ilk olarak Kathmandu – Lukla uçak biletini , Turizm ofisinden Trekking için (TIMS) belgesini ve Sagarmatta Milli parkı  için giriş biletini almak gerekiyor. Uçak bileti biraz pahalı olsa da tek yönü 6 günde yürünebilen ve yolu olmayan bu dağ köyüne en kısa zamanda gitmenin en iyi yolu bu şekilde . Lukla havaalanı dünyanın en tehlikeli havaalanlarından bir tanesi olarak kabul edilmekte.Bu güzergahta çalışan uçaklar minik 14 kişilik pervaneli cinsten. Uçak bazen havada öyle sallanıyor ki yanınızdaki kişinin elini tutup  dua etmekten başka çareniz kalmıyor. En riskli kısım ise Lukla`ya iniş, daha önce kazalar pistin önünün bir anda bulutla kapanması ve uçağın pisti ıskalaması sonucu olmuş. Kaza oranının uçakların ve havalimanın modernize edilmesiyle çok düşmüş.Otobüsten kat kat güvenli diyebilirim .

lukla havalimanı ( 2850 metre )

12 günde gidiş-dönüş yaklaşık 150 km dünyanın en güzel manzaraları eşliğinde yürüdüm.2850 metrelerden 5550 metrelere kadar günde yaklaşık 7-8 saat inişli çıkışlı yürüyüş yaptım.Çantamı taşımak için Şerpamda , rehberimde yoktu. Kimi zaman yol boyunca tanıştığım kişilerle, kimi zamanda yalnız hareket ettim.  

Everest Base Camp yolunda 4000 metrelerde

Genel olarak sabah 6 da kalkıp, kahvaltı yapıp ve çantamı toparladıktan sonra saat 8 gibi yola koyulup , öğleden sonra 4 gibi bir sonraki kalacağım köye gidiyordum. Bu köylerde Lodge adını verdikleri evlerde konaklama, yeme içme gibi ihtiyaçlarımı karşılıyordum.Kaldığım bu yerlerde basit bir döşek yastık ve istediğin kadar battaniye veriyorlardı.

Basecamp rotası üzerinde bulunan köyler arasında araba yolu yoktu.Tüm taşıma işlemleri yürüyerek sırtta veya tibet öküzleri (yak) sırtında taşınıyordu. Kadın çocuk yaşlı demeden herkesin sırtında mutlaka birşeyler oluyordu.Buranın insanı çoğunlukla serpalardan oluşuyor, tibetliler ile nepalliler arasında bir halk. Serpalar tok gönüllüler ve son derece yardımseverler. İngilizce bilenler Guide olarak çalışmakta, Taşıyıcı Şerpalar ise Trekkingcilerin tüm eşyalarını ve  uçakla luklaya gelen her türlü malzemeyi yukarı köylere taşıyorlardı.

Yük taşıyan Yaklar ( Tibet Öküzleri )

Yolda tanıştığım birçok Şerpa oldu.Kimi 30 kg taşıyordu kimi daha fazlasını. 2500-5000mt yükseklikte bir iniş bir çıkışlı yolda yük taşımak hiç kolay değil.Yanlarında ne su vardı ne doğru düzgün kılık kıyafet,  içim burkuluyordu çoğu zaman .

Beni en çok etkileyen bu yolda dağ başında okula giden mis gibi üniformalarıyla çocuklar oldu.Yokluk ve tüm imkansızlıklara rağmen güle oynaya , zar zor yürüdüğüm yollarda saatlerce yürüyerek okullarına gidiyorlardı. Bakışları ve davranışları ile  kalpleri fethediyorlardı.

Everest karşı kahve keyfi yaparken

Umarım tekrar  bu güzel topraklara gelerek  farklı rotalarda yürüme şansım olur.

AsyaNepal

Swayambhunath Stupa (Maymunlar Tapınağı)

20171113_124953_1024x768Swayambhunath Stupa (Maymunlar Tapınağı)

Kathmandu‘da kentine hakim bir tepede, görkemli ve gösterişli bir tapınak olan tapınak Swayambhunath Stupa Bouddhanath Tapınağı’dan sonra Nepal’deki en büyük Budist Tapınağı. M.Ö 5.yüzyılda yapımına başlandığı bilinen Maymunlar Tapınağı zamanla hem Hindular hem de Budistler tarafından inşaası tamamlanmıştır. Bundan dolayı Hindular da ibadet için bu tapınağa ziyarette bulunmakta. Budistler ülkede azınlık olsa da iki din mensupları barış içinde yaşıyorlar.

Dünyaca ünlü ve kocaman Budist Tapınağı olan Maymunlar Tapınağı Kutsal maymunların da yaşadığı yer aynı zamanda. Bir anda etrafınızda koşan , zıplayan ,tırmanan maymun sürüsünü görmek herzaman mümkün .Geldikleri gibi bir anda kayboluveriyorlar. Elinizde yiyecek varsa bir anda almak için saldırıya da geçebiliyorlar.

Tapınak Kathmandu’nun yüksek bir tepesine kurulmuştur. Thamel bölgesi yaklaşık 40 dk yürüme mesafesinde . İki girişi var. Bir tanesi 365 basamaklı merdivenin tırmanıldığı giriş diğeri de arabayla çıkılan giriştir. Tabi ki ben merdivenli girişi tercih etmiştim. Günahlarınızdan arınmak isterseniz , yüzyıllar görmüş geçirmiş basamaklar sizi beklemekte. Merdivenlerden sonraki alanda Budist manastırla beraber restoranlar, oteller, alışveriş yerleri bulunmaktadır.

Alanın merkezinde Budizm simgesi Stupa yer almakta. Stupa’nın beyaz kubbesi toprak, hava, su ve ateşle dünyayı temsil sembolize ediyor. Üstündeki Buda sembolü dört tarafındaki gözleriyle dünyayı izliyor. Alnındaki üçüncü göz içe bakıyor. Burnun yerindeki şekil tek olmayı sembolize ediyor. Üstünde yükselen halkalarda bilginin 13 düzeyini ve Nirvana’ya ulaşmak için geçilmesi gereken 13 aşamayı simgelemekte. Nirvana’da Stupa’nın tepesindeki şemsiye ile simgelenmiş.

Hediyelik eşyalarıyla ve maymunlarıyla ilginç bir tapınak Swayambhunath Stupa. Yerel halk turistlere aldırış etmeden ibadetlerini yapmakta. Bu tapınakta Kathmandu şehrinin manzarasını da yukarıdan seyretme fırsatı bulmuştum. Toz bulutu olan kenti panoramik bu tapınakta izleme fırsatım olmuştu.

Swayambhunath Stupa (Maymunlar Tapınağı) Foto Galeri

Kathmandu

Katmandu, Nepal

20171113_133631_1024x768Katmandu, Nepal

Katmandu, güzel ve güler yüzlü insanların ülkesi Nepal cumhuriyetinin başkenti ve en büyük şehridir. 1.500.000 nüfuslu Katmandu’da UNESCO tarafından koruma altına alınan çok sayıda Budist ve Hindu tapınağı bulunmaktadır. Muhteşem doğası, binlerce yıldır ayakta kalmış tarihi bir başkent olan Katmandu’da gezilecek yerler bakımından birçok yer bulunmakta . Binlerce yıllık tarihi ile kalabalık toz bulutu olan şehir , güler yüzlü insanları ile turistleri mutlu etmekte.

Başkent Katmandu’ya Türkiye’den direkt uçuşlar olduğu gibi aktarmalı uçuşlar bulabilmek mümkün. Ben Doha aktarmalı olarak Katar Hava Yolları’yla uçmuştum. İki uçuş yaklaşık 9 saat sürmüştü ama Doha’da yaklaşık 12 saat kadar aktarma uçağımı beklemiştim. Şehir içi ulaşımda taksi , bisikletli tuk tuk kullanılabilir. Özellikle taksi fiyatları inanılmaz değişken, turist olduğunuzu görünce 500 rupilik yere 1000 rupilik ( 10$ ) fiyat söyleyebiliyorlar. Pazarlık yaparak genelde yarı fiyatına anlaştım. Yerel otobüsleri ise çok ucuz ama tıka basa insan dolu görünce kullanmadım. Şehirler arası otobüsler genelde Thamel caddesinin arkasından her sabah 06:00 – 07:00 saatleri arasında hareket etmekte. 200 kilometrelik yolu yaklaşık 9-10 saat sürdüğünü bildiğimden ve zamanımın az olmasından dolayı şehir dışına çıkmadım . Katmandu’dan aynı zamanda Hindistan’ın başkenti Delhi’ye de araç bulunmakta.

Ülkenin başlıca lezzeti mantıya benzer bir tat olan Momo diyebilirim. İçinde patates ve çeşitli sebzeler bulunmakta, mantı şeklinde servis edilebildiği gibi kızartılarak sos ile birlikte de servis ediliyor. Diğer meşhur yemekleri ise Nepali Thali. Bir tepsi içinde bir çok sos ile servis edilen pirinçten oluşan yemek tam bir köri soslu lezzet. Bol baharatlı ve köri soslu Dal Bhat diğer lezzetlerin başında geliyor. İçme suyu kapalı olarak tüketmek gerekiyor, zira musluk sularına kanalizasyon suyu bile karışmakta.

Katmandu konaklama konusunda çok fazla seçenek bulabileceğiniz bir yer. Thamel caddesi üzerinde ve etrafında yüzlerce hostel bulabilirsiniz. Ben konaklamamı hem otel hem hostelde yaptım. Hostellerin benim kaldığım hotele göre daha temiz ve fiyat olarak uygun olduğunu iletebilirim.

Nepal pahalı diyebilirim, özellikle turist gördüklerinde fiyatlar 2 katı. Turistik yerlerde girdiğiniz meydan ve tapınağa 1.000 Rupi yaklaşık 40 TL ödeyerek biletinizi alıyorsunuz.Yerli halka 10/1 fiyatında ama o parayı vereni de görmedim gezdiğim yerlerde .Yeme içmenin bir Asya ülkesi olarak uygun olmadığını söyleyebilirim. Thamel caddesi etrafında bulunan Outdoor ürün mağazalarından ünlü markaların taklit ürünlerinden ucuza alınabilmekte. Ünlü tanınmış markaların mağazalarında fiyatlar ise Türkiye aynı. Katmandu’dan kalkan küçük uçaklarla Everest’i görmek mümkün. Yaklaşık 40 dk süren uçuş için gidiş dönüş 335 $ ödenmekte.

Bana gelincede Everest Basekamp planımın öncesinde ve sonrasında 1 hafta boyunca Kathmandu’yu fazlaca keşfettim diyebilirim. Uzun bir Katar aktarmalı yolculuğundan sonra Katmandu’ya ulaşmıştım. Gelmeden önce karşılaşacağım durumlara hazırlıklı olduğum için havalimanında karşılaştıklarıma fazla dert etmedim. Havalimaninda 30 gün yerine 15 gün vize vermelerine sonradan uzatabileceğimi bildiğimden kaos ortamından hemen kaçmak adına sesimi bile çıkarmadım. (Uzatabileceğimi bilmem sonrasında 50 $ fazladan vize için ödememe sebep oldu maalesef.) Havalimanı çıkışında yağmur sürprizi ile karşılaşmıştım. Havalimanı çıkışındaki trafik kaosunu görünce de yürüme mesafe düşündüğüm otelime , trafik karmaşından kaçmak adına ara sokaklara yönelerek yoluma devam etmiştim. Yağmurun git gide şiddetini artırması daracık sokakları küçük göller haline getirmiş, patlayan kanalizasyonlar , kedi büyüklüğünde farelerle tanışmama vesile olmuştu. Sokak lambalarının olmadığı sokaklarda insanların garip garip bakışlarını görünce otelime sağanak yağmura aldırış etmeden sırtımdaki 20 kg çantamla koşarcasına yürümüştüm. Otelimi özellikle hava limanına yakın bir bölgede , iyi olabileceğini düşünerek tercih etmiştim. Otel görevlisi genç arkadaşın boş odayı tutturması 3 denemesinde gerçekleşmişti. Kimi oda doluydu , kimi odada yatak çarşaf dağınık olarak duruyordu. Yorgunluktan bir an önce duşumu yatıp dinlenmek istiyordum. Tabii duştan akan çamurlu suyu gördükten sonra duş almaktan da vazgeçmiştim. Odanın temizliği bile doğru düzgün yapılmamış kendim temizlemek durumunda kaldım. Kirli çarşafları yastığı görünce de yanımda uyku tulumu götürmenin ne kadar doğru bir karar verdiğimi anlamıştım. Tam kapanmayan penceremden dışarıdan gelen yoğun sese aldırış etmeden mışıl mışıl uyuya kaldım. Sabah saat 5-6 gibi otelin ana yol ve pazar alanında olmasından dolayı, insan ve trafik sesinden güneşin doğmasıyla erkenden uyanmıştım.

Kahvaltımı otelde yapacaktım. Kahvaltı salonunda mutfağı görünce kafamda “acaba ne yiyeceğim?” gibilerinden düşünmeye başlamıştım. Sipariş verdiğim omlet ve çay önüme gelince de bir parça tadına bakmakla kahvaltımı yapamadım. Allah’tan annemin yolluk olarak yaptığı poğaçalar vardı. Gece poşetin ağzını açık olarak unuttuğumdan dolayı karıncalar istila etse de ne olduğu belli olmayan omletten kat kat lezzetliydi.

İlk günümde otelden adım atar atmaz soldan akan trafiğe alışmanın zor olacağını hissetmiştim . Sabah çok erken olmasına rağmen sokaklar caddeler çok kalabalıktı. Binlerce insan koşturmaca içindeydi. Yolların neredeyse tamamı toz bulutu içerisinde , araçların korna sesiyle çınlıyordu. Gideceğim yerlere kenti keşfetmek adına taksi yerine yürümeyi tercih ettim. Yol boyunca alışık olmadığım manzaralar ile karşılaşıyordum. Halkın neredeyse tamamı yollardaki toz yüzünden toz maskesi kullanmakta, yerlere tükürmekteydi. İlk başta maske ile dolaşanları yadırgıyordum ama zamanla ben de yanımda sürekli taşıdığım buff ile yüzümü kapatmaya alışır olmuştum.

İlk günümde turizm ofisinde izin belgelerini, Lukla’ya uçak bileti gibi işlerimi hallederek geçirdim. Basecamp dönüşü fazlaca zamanım olacağı için doyasıya geldiğimde gezecektim.

Katmandu, Nepal Foto Galeri

Kathmandu

Durbar Meydanı

20171113_140638_1024x768Durbar Meydanı

Thamel bölgesine yürüyerek yaklaşık 10 dk uzaklıkta olan bu meydanda tapınaklar ve saraylar bulunmaktadır. Durbar kelimesini eski anlamı iktidar sahiplerinin halka hitap ettikleri yer demekmiş. Bir nevi bizdeki Ulusa sesleniş konuşmalardaki yapıldığı yer. Nepal’in birçok yerinde bu meydanlarda bulunmakta. Meydan desem de kutsal tapınaklarla tıklım tıklım dolu. Önce saray kurulurmuş, ardından tapınaklar. Dört tarafı saçaklı Pagoda adı verilen tapınaklar yükseliyor meydanda.

2015 nisan ayında meydana gelen deprem sonrası büyük hasar görmüş bu meydanda 12 yüzyıldan kalma binaların tadilat çalışmaları şuanda devam etmekte. Hindu tapınakları olan bu meydanda Hindu olmayanlar giremiyorlar.

Hindu olmak için Hindu doğmakta şart. Sonradan Hindu olanlar Hindu gibi yaşasalar da tapınaklara girmeleri yasak.Hinduizm katı kurallarına sahip bir inanış. Toplumu ayrı ayrı kastlara böldükleri gibi farklı kastlar arasında evlilik bile kanunen olmasa da geleneklere göre yasakmış .Hindistan’da yasakları çiğnemenin cezası ölüm bile olabiliyormuş.

Yaşayan tanrıça Kumari’nin evi de burada. Yaşları iki ile dört arasında olan kız çocuklarından saçları, teni , gözleri , dişleri güzel olanlardan seçiliyormuş. İlk elemeyi geçenler zorlu sınavlar tabi tutulmakta. Korkusuz olması gerekmekte hatta kesilmiş keçi ve sığır kafalarıyla dolu bir odada, korkutucu maskeler takmış dansçılarla bir gece geçirmek. Tanrıça olduktan sonrası da hiç kolay değil, hatta daha zor. Toplumdan, yaşıtlarından kopuk bir hayat yaşıyor minik tanrıça. Küçük bir kıza tecavüz eden kralın günah çıkartma çabasıymış bu tanrıçalık. Tanrıçalıktan atılmak ya da kurtulmak da onu onu normal hayatına kavuşturamıyor.Tanrıçalarla evlenenlerin erken öleceğine dair bir inanışta varmış .
Belli saatlerde çıkıp halkı selamlıyormus ama bana nasip olmadı görmek.

Çevresinde restoranlar, oteller, alışveriş yerleri bulunan Katmandu şehrinin gezip görülecek yerler arasında.

Durbar Meydanı Foto Galeri